(
and now for something completely different..)
The West Wing izlemiş olanlar gayet iyi bilir; dizinin [alternatif] Beyaz Saray'ında Beyaz Saray Müsteşarı (The White House Chief of Staff) Leo McGarry başkan Josiah Bartlet'ın sağ koludur tam anlamıyla. Aslında Bartlet'ı başkanlığa adaylığını koyması için ikna eden bizzat Leo'nun kendisidir. Ve Leo'nun titizlikle seçtiği ekip sayesinde başkanlık kampanyası zaferle sonuçlanmıştır. İki eski dost beraber başkoydukları bu yolda, Beyaz Saray'da da aralarından su sızdırmadan müthiş ikili vaziyetinde yürümeye devam ederler..
Amerikan Başkanı ile Müsteşarı arasındaki bu dinamiği görmek, kendi adıma, ilk başta şaşırtıcı oldu. Mesela Amerikan başkanıyla bizzat kendi seçtiği başkan yardımcısının arasının zaman içinde limoni olabileceğini biliyordum, diğer bir efsane (ve yine bir o kadar da Amerikan propagandası olan) dizimiz 24 sağolsun. Fakat bu ilişkinin The West Wing'in daha ilk bölümlerinde hissettirildiği kadar açıkça hasmane olabileceğini düşünmüyordum. Ve başkan yardımcısının dolduramadığı bu sağ kol ihtiyacının Beyaz Saray Müsteşarı tarafından doldurulabileceğini de.
Nihayetinde medyada kimin yüzü daha çok gözükürse algımız rolü ona veriyor. Başkan/Başbakan yardımcıları ortalığı demeç bombardımanına tutup manşetlerden inmezken arka planda kalan müsteşarların adı bile bilinmez çoğu zaman. Bu durumun ABD'de son zamanlardaki yegane istisnası Rahm Emanuel olmuştu (ayrıntıları aşağıda)
Lakin gerçekteki vaziyet The West Wing'deki dinamikle pek örtüşmüyor. Başkan adayı beraber seçime gireceği başkan yardımcısı adayını belirlerken genelde onun şu iki görevden birini üstleneceğine emin olarak seçimini yapıyor:
- "Bir-bilen" başkan yardımcısı : işler sıkıştığında başkanın görevlerinin bir kısmını üstlenip ona omuz çıkabilecek, başkana akıl verebilecek yeterlilikte ve güvenilirlikte biri
- Soytarı başkan yardımcısı : ortalıkta dolaşıp boş konuşarak, saçmalayarak şimşekleri başkanın üzerinden kendine çekebilecek, yeterlilikten yoksun biri
Misal, Joe Biden tam olarak ikinci kategoriye göre seçilmiş bir başkan yardımcısı. Gaf üstüne gaf yaparken Obama'nın "bakın iyi okullarda okumuş beyaz adamların arasından da böyle salaklar çıkabiliyor; ülkeyi benim yerime böyle birine de emanet edebilirdiniz" mesajı vermesine yardımcı oluyor.
Seçimi John Mccain kazansaydı bu sefer de Sarah Palin soytarı başkan yardımcısı rolünü üstlenecekti.
George W. Bush'un yardımcısı sith lordu Dick Chenney ise "bir-bilen" yardımcılığının doruk noktasıydı. Hatta benim de katıldığım kanıya göre Bush yönetiminde ipler daha çok derin ve karanlık adam Chenney'in elindeydi.
Kaldı ki
geçmişten bugüne Beyaz Saray Müsteşarlarının listesine baktığımızda, Bartlet-Mcgarry ikilisinin "anca beraber kanca beraber" durumunun aksine, genel itibariyle müsteşarların aslında gayet kolay harcanabilir oldukları görülüyor. Neredeyse her iki yılda bir el değiştirmiş bu görev.
İlginç olan Barack Obama dönemine gelince bu görev sürelerinin çok daha kısalması.
|
Obama döneminde şimdiye kadar görev yapan Beyaz Saray Müsteşarlarının listesi |
|
Yukarıdan Aşağıya:
Rahm Emanuel,
Josh Lyman
ve Ari Gold |
Obama göreve başladığı 2009 yılından itibaren üç yılda üç müsteşar
eskitti, şu an dördüncüsüyle çalışmakta.
Yukarıda ismini andığım Rahm
Emanuel bunların ilkiydi. Yırtıcılıkta, Hollywood'da menajerlik yapan ve
Entourage'ı zirveye taşıyan karakter Ari Gold'un ilham kaynağı olan kardeşi Ari Emanuel'i aratmayan Rahm Emanuel "Rahmbo" lakabıyla tanınır. İlk olarak 1993-1998 yılları arasında Bill Clinton'ın başdanışmanlığı göreviyle isim yaptı. Öyle ki, The West Wing'in en öne çıkan karakteri Bartlet'ın başdanışmanlarından Josh Lyman'ın, Rahm Emanuel'in dizideki karşılığı olduğuna dair yaygın bir inanış mevcut.
Başdanışmanken yaptıklarına dair tonla şehir efsaneleri ortalıkta dolaşmakta olan Rahm Emanuel, Obama tarafından Beyaz Saray Müsteşarlığı'yla görevlendirilince hayli sükse yapmıştı. Göreve başlar başlamaz yine yeni şehir efsaneleri türedi (blog dedikodu sütununa dönmesin diye hikayeleri pas geçiyorum).
Obama başkanlık koltuğunda hafiften eskimeye başlayınca işin rengi değişti. ABD'deki ekonomik kriz düzeleceğine daha da derinleşiyordu ve Obama'nın performansı da buna pek yardımcı olmuyordu. Büyük değişim ve umut vaatleriyle iktidara gelen başkan, zaman içerisinde verdiği sözlerden ödün üstüne ödün vererek gittikçe ortayolcu bir tutum takındı. Artık ne kendisine diş bilemekte olan cumhuriyetçilere yaranabiliyordu, ne de kendisinden büyük beklentileri olan demokratlara. Obama yönetiminin gemisi su alıyordu ve pek çok kişi gemi batmadan kendini kurtarma gayretine düştü. Yönetimin henüz ikinci yıl dolmadan pek çok isim görevlerinden istifa ettiler.
Rahm Emanuel de daha ikinci yılını doldurmadan görevi bırakanlar kervanına katıldı. Neyse ki mazereti sağlamdı. Chicago belediye başkanlığına adaylığını koyacaktı. Koydu ve seçimi kazandı.
Emanuel'in ardından müsteşarlık görevini geçici olarak Pete Rouse üstlendi. Yerini William M. Daley'e bıraktı. Ancak o da kısa zamanda memleketi Chicago'ya geri dönmenin yollarını aramaya başladı. Yine de görevine yeni başkanlık seçimlerinin ertesine kadar devam etme niyetinde olduğunu belirten Daley sözünde duramadı. Ocak 2012'de o da istifa etti ve yerini şimdiki müsteşar Jacob Lew'e bıraktı. Böylece Obama sekiz yılda en fazla dört müsteşar değiştiren haleflerinin aksine daha üçüncü yılında dördüncü müsteşarıyla el sıkışmış oldu.
Daley görevini Lew'e devrederken bazı yorumcular bu durumun Beyaz Saray'daki kaosu iyiden iyiye gözler önüne serdiğini düşünüyor